Cuma, Şubat 25, 2011


Of Hayy Hak!

Artık “poetik hikem” ile “poetik hikâyem” aynı şeymiş gibi davranmak revaçta. Çünkü insanlar teorik olana kafa yormanın zaman kaybı olduğunu düşünüyor. Bu yüzden poetika diye bize sunulanların hiçbir teorik temeli, orijinalitesi bulunması beklenmiyor. Temeli olmayan bir şeyi sarsamazsınız. Sarsılmazlığın güvenini temelsizlikte bulmak kimseye garip görünmüyor. İşin hikâye kısmı ile hikmetin birbirine karıştırılıyor olması, birilerine ahkâm kesme rahatlığı sağlıyor. Etiketin üzerine yazılmış olan “hikmet” kelimesi, hiçbir kıymet bildirmiyor. Böylesi bir durumda etik, etiketi etiketleyenin piyasa beklentisi, piyasa etkisi ilişkisinden başka bir şey değil. Oysa hakikat paranteze alınamaz.

14. sayının şairleri Serkan Işın, Yavuz Altınışık, Emre Öztürk, Biricik E. Doğan, Musab Kırca, Zozan Gemilerördü, İdris Ekinci, Yunus Emre Altuntaş, Vural Kaya, Rafet Arslan, Bülent Keçeli, Hakan Şarkdemir ve Cem Kurtuluş.

Karagöz’ün bu sayıdaki faslı Osman Özbahçe’nin “Şimdi Daha Zor” başlıklı yazısıyla başlıyor. Son zamanlarda artmaya başlayan içi boş tartışmaların, yapay kamplaşmaların bizi şiirimizin zenginliğinden koparmaya başladığına dikkat çekiyor.

İdris Ekinci, Türkiye’de metodolojinin kurucusu Mehmet Fuat Köprü’lünün bilimsel disiplin ve metodolojiye verdiği önemi yazıyor.

Musab Kırca sanatın metalaşmasına, kapitalizmin bir enstrümanına dönüşmesine karşı çıkıyor. Şairin eleştiri gücünü koruyarak bu oyunu bozabileceğini öne sürüyor.

Hakan Şarkdemir, Türkiye Yazarlar Birliği’nde, “Tarihî Bir Şahsiyet Olarak Şair” başlıklı bir konuşma yaptı. Karagöz, Şarkdemir’in Orhan Veli üzerinden bir dönemi anlattığı doyurucu konuşmasını sunuyor.

Serkan Işın, “Deney Dendiğinde Neden Kulaklarım Dikilmiyor Artık” başlıklı, içeriği adında gizli yazısında “deney”in neden işlememeye başladığını izah etmeye çalışıyor.


Bu sayının Suvare ve Matine bölümünde iki sinema yazısı var. Yavuz Altınışık, sinema tarihinin unutulmaz filmlerinden Scarface üzerinden şiddetin doğasını yazarken, Evren Kuçlu, westernin en önemli yönetmenlerinden Sergio Leone’yi bütüncül bir bakışla tanıtıyor.

“Orda Bir Şair Var Uzakta” köşesinde Hakan Şarkdemir’in İlhan Berk’e yönelttiği soruları bulacaksınız.


Vural Kaya ve Rafet Arslan, yazılarıyla günümüz şiirinin kavranışına etki edebilen şairlerimizden Murat Üstübal’ın eleştiri kitabı Dirim Kurgu’yu yazdılar.


Bu sayının hikâyesi Berşan Durmuş’un: “Senfonik Müziğin Zararları veyâhud Putlar.” İdris Ekinci, “Türkçenin Mutlu Prensi Cemal Süreya”nın yazılarında şiir-şair, eleştiri-eleştirmen düşüncelerinin izini sürüyor. Atilla Mülayim ve Talip Işık’ın hazırladığı kıraathane bölümünde kitap ve etkinlik haberleri var.

İletişim:

www.karagozedebiyat.com
karagoz@ebabilyayinlari.com
hsarkdemir@ebabilyayinlari.com
www.ebabilyayinlari.com

İstanbul: 0212.5116144 & 0505.9083548 Ankara: 0312.4182010

Karagöz dergisinin yazışma adresi:

Nobel Yayın Dağıtım, Mithatpaşa Cad. No: 74, Kocatepe Kültür Merkezi, Kızılay, Ankara

Cuma, Kasım 12, 2010



KARAGÖZ 13 DEVLET VE ŞİİR
Şiir
Bu sayının şairleri İsmet Özel, Hakan Şarkdemir, Osman Özbahçe, Bülent Keçeli, Emre Öztürk, Yunus Emre Altuntaş, Vural Kaya, Aziz Mahmut Öncel, Oğuz Karakaş, Abdullah Faruk Gönüllü, İrfan Dağ, Abdulkadir Akdemir, Atakan Yavuz, Cem Kurtuluş ve Evren Kuçlu.
Şiir ve Devlet
Karagöz, şiir ve devlet sayısıyla edebiyat ortamına yüksek katkılarına devam ediyor. Hakan Şarkdemir, “Cumhuriyet’in Kontenjanından Şair” başlıklı yazısında dönem dönem güncellenen entelektüel kadronun sahiciliğini tartıştı. Necip Tosun, “Devlet ve Kültür Politikaları” başlıklı panoramik yazısında kültür, sanat ve edebiyatın devlet açısından işlevini yeni toplum yeni kültür bağlamında ele aldı. Osman Özbahçe, “Türkiye’nin Uyanışı” başlıklı yazısında Meşrutiyet yıllarından günümüze şiir ve devlet ilişkisini inceledi. D. Mehmet Doğan, Cumhuriyet’in özellikle ilk yıllarındaki dil politikalarına dikkat çekti. Evren Kuçlu, edebiyat ortamımızda pek dile getirilmeyen bir konuyu, CHP edebiyat armağanlarını yazdı. İdris Ekinci, Aziz Mahmut Öncel ve Yavuz Altınışık konu bağlamında üç büyük şairimizi; Mehmet Âkif, Necip Fazıl ve Nâzım Hikmet’i incelediler. Bülent Keçeli, “Şiir Devletin Değil Şairlerin Dağarcığındadır” başlıklı yazısında şiirin devletleşmesine karşı çıkarak meseleyi Mustafa Irgat ve Murat Üstübal üzerinden değerlendirdi. Münir Tireli, “Cumhuriyet’in Müzikal Tasarımları” başlıklı kaplamlı yazısında Türkiye’de çağdaş müzik algısının nasıl kurgulandığını anlattı. Serkan Işın, sözlüklerdeki şiir tanımının şiir algısını nasıl tayin ettiğinden hareketle değişim öneren bir yazı yazdı. Ali Ayçil, Hüseyin Akın, Ahmet Murat, Abdullah Harmancı ve Ercan Yıldırım bu sayıda ele aldığımız konu bağlamında kendilerine yönelttiğimiz soruları cevapladılar. ..

Çarşamba, Ekim 20, 2010



Karagöz'ün Gencidir Genci
Türk şiirinde başköşeye genç şair oturur. Baştan beri genç ve yetenek kelimelerini bir bünyede buluşturmayı amaçlayan Karagöz, Karagöz’ün Genci başlıklı 12. sayısıyla karşınızda.
Karagöz'ün Genci, Karagöz'ün tamamı değil; fakat en önemli yönlerinden birisidir. İlk sayısından bugüne genç yeteneğe verdiği değeri ortaya koymak ve bu bağlamda kendi kendisinin sağlamasını yapmak için böyle bir sayıyla karşınıza çıkıyor.
Evren Kuçlu, Yavuz Altınışık, Oğuz Karakaş, Vural Kaya, Enes Özel, Berk İybar, Emre Öztürk, Cem Kurtuluş, Musab Kırca, İdris Ekinci, Berşan Durmuş ve Erman Akçay'ı belirli bir bütünlük içinde sunan Karagöz, bu genç şair ve yazarlarla yapılmış söyleşilere de yer veriyor. Hakan Şarkdemir, Serkan Işın ve Osman Özbahçe gençlik ve yetenek temeline oturttukları yazılarında bu şairlerimizin şiirlerini inceliyor. Dergide Cahit Zarifoğlu’nun ilk şiirlerine; bugüne değin kitaplarına, toplu şiirlerine girmemiş dört şiirine yer verilmesi Karagöz’ün Genci’ne ayrı bir anlam katıyor.
Dosyanın yoğunluğundan dolayı bu sayıda Karagöz’ün klâsik bölümlerinden bazılarına yer verilmemiş. Karagöz'ün çevresi genç yetenektir. Genç yeteneğin çevresi Karagöz. Abdullah Faruk Gönüllü, Rafet Arslan, Abdulkadir Akdemir, Biricik E. Doğan ve Cihat Duman şiirleriyle ilk defa Karagöz’de yer alıyor...

Pazartesi, Haziran 07, 2010


Mavi Marmara'da o gece - Hakan Albayrak

Sabah namazı sırasında saldırıya geçtiler. Sivil bir yolcu gemisine karşı iki savaş gemisi, bir denizaltı, dişine kadar silahlı askerlerle dolu sayısız Zodyak (bot) ve helikopterler... İsrail donanmasının en seçkin komandoları...
Dünyanın en aşağılık korkaklar sürüsü!
Güverteye asker çıkarmak için gemiye yanaşan botları tekbirlerle karşıladık, korsanların üzerine su sıktık, güvertede ne bulduysak (kova, pet şişe vs, vs, vs) botlara fırlattık; onlar da gemiye ses bombaları, sis bombaları, gaz bombaları attılar ve üzerimize plastik mermiler boşalttılar; ama geri çekilen biz olmadık, onlar oldu.
Botlar defalarca yanaştı ve her defasında geri çekildi.
Biz güvertede bu mücadeleyi verirken geminin çatı kısmındaki arkadaşlarımız da kaptan köşkünü ve uydu sistemini savunuyorlardı; helikopterle indirilen "seçkin komandolar"ın tepesine bindiler ve silahlarını alıp denize attılar; kameraların kaydettiği destansı bir direnişle İsrail'i rezil rüsva ettiler.
Ama bu rezillik onlara yetmedi.
Aşağılık gururlarını kurtarmak için üzerimize gerçek mermi yağdırmaları gerekiyordu.
Makineli tüfeklerle önlerine geleni taradılar...
Lazerli tüfeklerle nişan alarak birçok arkadaşımızı alınlarından vurdular...
Helikopterlerden, botlardan, her taraftan ateş ediyorlardı...
Belli ki telsizlerden "sınırsız katliam emri" verilmişti...
Mavi Marmara çamur tutmaz! / Hakan Albayrak
Başına birbuçuk metre mesafeden dört kurşun sıkılan 19 yaşındaki Furkan'ın ve diğer sekiz şehidimizin cesetlerine tükürürcesine İsrail'i haklı çıkarmaya çalışanlar var. İsrail gemiye müdahale edeceğini önceden söylemiş, buna rağmen Gazze'ye gitmekte ısrar edenlerin kendileri kaşınmış, zaten yardım da insani yardım değil İslami yardımmış, bunların alayı HAMAS'çı ve Hizbullah'çıymış, hükümet de onları durdurmadığı için suçluymuş, falan filan.
Yahu, Mavi Marmara gemisi İsrail'in Gazze'ye uyguladığı gayri insani, gayri ahlaki, gayri meşru ve de illegal ablukaya karşı bir vicdan ayaklanmasını temsil ediyor. Bu ayaklanmayı kanla bastırmaya çalışan İsrail'i anlayışla karşılamak nasıl bir vicdansızlıktır?
Mavi Marmara'ya çamur atan vicdansızlar hakperestlikten, dava adamlığından, yiğitlikten, asaletten hiç anlamıyorlar diyelim. Uluslararası hukuktan da mı anlamıyorlar?
Birleşmiş Milletler'in 1860 sayılı kararına göre Gazze ablukası illegaldir ve kaldırılması gerekir... Gazze'nin ve Gazze sahilinin İsrail'e ait olduğuna dair hiçbir hukuki düzenleme yok... Uluslararası sulardan geçip Gazze'ye insani yardım ulaştırmak isteyen bir gemiye müdahale etmek uluslararası hukuka göre korsanlıktır... Kaldı ki, Mavi Marmara gemisi Gazze açıklarında değil, İsrail karasuları olarak kabul edilen sularda da değil, uluslararası sularda saldırıya uğradı; Gazze'ye yaklaşık 80 mil mesafede!... Bir an için Gazze'nin İsrail toprağı olduğunu farz edelim (haşa); İsrailliler uluslararası hukuktaki 12 mil kuralını buruşturup çöpe attıkları gibi, kendi ilan ettikleri 60 mile varmamızı bile beklemediler saldırmak için... Hukuktan bahsediyorlar; o bölgede gerçekten hakları olduğunu farz etsek bile (haşa), gerçekleşmemiş bir fiil hukukun konusu olamaz; Mavi Marmara onların sınır olarak ilan ettiği yere geldiğinde durabilir veya burnunu Mısır sularına çevirebilirdi... Nitekim saldırı başladıktan hemen sonra gemimiz Mısır'a yöneldi (o zaman kan akmamıştı henüz), ama saldırı durmadı ve korsanlar 9 arkadaşımızı hunharca katlettiler... Hadise budur. Hakikat budur. Bu hakikati örtmeye çalışmak alçaklıktır...

Cuma, Şubat 12, 2010

KARAGÖZ DERGİSİ 10. SAYI ÇIKTI-Şiir konuşur diyerek başlayan Karagöz 10, Zeynep Cansu Başeren, Yavuz Altınışık, Vural Kaya, Emre Öztürk, Ali Emre, Bülent Keçeli, Evren Kuçlu, Aziz Mahmut Öncel, Cem Kurtuluş, Atakan Yavuz, Hakan Şarkdemir, Yiğit Kocaman, Osman Taha Çelik, Musab Kırca, Serkan Işın ve Osman Özbahçe’nin şiirleriyle açılıyor.
Posmo Versus Modo başlıklı Karagöz 10’da modernizmle postmodernizm arasındaki ilişki, gerilim üzerinden Türk şiiri yakın okumaya tâbi tutuluyor. Hakan Şarkdemir, okuru, şiirin moderne giden yolunda yanından bir türlü eksik edemediği üç hayaleti ile konuşturuyor: Akıl, ritm ve imge. Günümüz şiirini tartmaya yetmeyen bu üç ölçünün birbirlerini dışlamadan çalışabildiği yeni bir yapı, heteropoetika önerisinde bulunuyor...devamı

Pazar, Ekim 25, 2009

KARAGÖZ’DEN DOKSANLARIN DOKUSU
Karagöz, 9. sayısında, doksanlarda yazmaya başlayan ve günümüz şiirine karakterini veren ve asıl olarak 2000’lerde etkili olmuş şairlerimizi dönemin meseleleriyle birlikte ele aldı. Fasıl yazılarını Hakan Şarkdemir, Evren Kuçlu, Murat Üstübal, Serkan Işın, Hayriye Ünal, Ali Emre, Yavuz Altınışık, Bülent Keçeli, Vural Kaya, Enes Özel, Osman Özbahçe ve Derya Önder yazdı.
Karagöz faslında hem doksanların şiire etkiyen dokusu, hem modern şiirimizin tarihten süzülüp gelen izi sürüldü. Doksanlı yıllarda şiire başlayan kuşak olabildiğince derli toplu bir değerlendirmeye tâbi tutuldu...devamı

Pazar, Ekim 04, 2009

NEDEN AŞK ACISI/İsmet ÖZEL
Yolu şaşmış aşk acısı sineme sığdı nezaketen
Yanmam tez günde geri gitse veda etmeden
Çok oyalandı ne tür kuytu buldu bende bilmem
Bir daha mı davet? Bir gün misafir etmem.

Olursa yuh olsun umurum!
Nice öğreneceği varsa öğreniversin öğrenen
Hayır efendim tınacak ben miyim beni
Lâ-yuhsâ çekiştirdiklerini
Neymiş nedir nolcak bana yakıştırdıkları...devamı

Cuma, Temmuz 17, 2009

YENİ ŞİİRDEN KONU KOMŞUYA KARAGÖZ 8
Günümüz şiirinin atan nabzı, çarpan kalbi Karagöz Serkan Işın, Hakan Şarkdemir, Emre Öztürk, Cem Kurtuluş, Yavuz Altınışık, Enes Özel, Bülent Keçeli, Musab Kırca, Evren Kuçlu, Hasan Değer, Vural Kaya ve Murat Üstübal’ın şiirleriyle başlıyor.

Karagöz, şiir yazmadan günümüz şiirinin gündemine yerleşmeye çalışanlara, Türkiye’nin adresini şaşıranlara karşı tavrını sürdürüyor. Bu sayıda ele aldığı Türklük ve şiir meselesiyle sizleri gene kanıksanmış dizgelerin dışına davet ediyor. Karagöz faslında Osman Özbahçe, Serkan Işın, Evren Kuçlu ve Yavuz Altınışık okuyucuyu şiirimizin mahiyeti üzerinde düşünmeye çağırıyor.

Karagöz’ün ara fasıl kitabında Enes Özel, Yavuz Altınışık’ın ilk kitabı Makyaj Hatası’nı yazdı, Temaşa bölümünde iki hikâye var: İlki kıymetli hikâyecimiz Yıldız Ramazanoğlu’na ait: “At Hikâyesi.” Bahadır Cüneyt’in Fernando Sorrentino’dan tercüme ettiği “Şemsiye Darbeleri” de zevkle okunuyor.

Bu sayının Suvare ve Matine’sinde; F. F. Coppola’nın Apocalypse Now’ını Yavuz Altınışık sizler için yazdı. Murat Üstübal, edebiyat ortamının fotoğrafını çekerken, Elif Şandan kitap kurdu, sanatsever ve edebi kediler üzerine yazdı. Samed Karagöz ve Erman Akçay’ın hazırladığı Kıraathane bölümü gene birbirinden ilginç kitap, dergi ve dizi yazılarıyla dolu. Hilmi Çakoğlu, günümüz dergiciliğinin en önemli sorunlarından birine, abonelik meselesine el attı: “Susmayın, Abonelik Hakkında Konuşun!”

www.karagozedebiyat.com

Pazartesi, Mart 23, 2009

SABAH ESKİMİŞLİĞİN/ FÜRUZAN
Sabah eskimişliğin buzulları burnuma dek geliyor.
Bilmem ne hanım geçen gün diyesiymiş ki, "Ayol onun kocası koskoca bir koca ki!"
Her kez sobaya kömür atmak gerekir, yoksa söner. Sobada eskimiş kışların külleri var, ama mangal külleri. İki yüz gram beyazpeynir, yarım ekmek, "Anneciğim kış helvası alabilir miyim?"
Çünkü yaz helvası da var, dondurulmuş tadı olan bir helva.
Kaç kişi yaz helvasını bilip de yemiş içimizde?
Zaten o çocuk tıpkı baba tarafı, anasına hiç çekmemiş, iyi de olmuş; anası dediğin ne ki, dikiş yok, nakış yok, ama ne kadar havası vardı. İlk tanışmada bu "hava"dan çokça söz edilmişti de, dik kafalı filan bulunmamıştı.
Sonraki tüm çabası da boşa gitti, ne de olsa ilk eğitilmişliğine sırtını dönememişti: "Mahalle kızı, ne demeli" diyecekleri sözü bulduklarında bir rahatladılar ki o kadar olur... devamı

Çarşamba, Mart 18, 2009

'BİR BULUT OLSAM’ DİZİSİNİN İHANETİ/ÖMER TURAN
Ülkemizde tarihî mekânlara maddi manevi herhangi bir özenin gösterilmediği aşikârdır. Durum öyle olunca bu tarih kokan yapıların korunması için bir çalışma yapılmamakla beraber bu tarihi mekânlara yapılan saldırılara da kayıtsız kalınması tarih bilincimizin sancılar içinde kıvrandığını göstermektedir. Başıboş bir şekilde ilgisizliğe terk edilen bu miraslarımız her geçen gün daha da çürüyerek geleceğin karanlık çukurlarında kaybolmaya namzettirler.
Son dönemlerde reklam arenasında bu tarihi mekânlarımız tanıtılarak turist çekilmeye çalışılsa da bu durum yine de tarihi miraslarımıza gereken önem verilmeyerek gelen turistlerin ilgisiz bakışlarında her geçen gün erimeye devam etmektedir. Reklam sahalarının bir diğer uzantısı, tarihi mekânları bulunan yerlerde çekilen diziler… devamı

Cumartesi, Mart 14, 2009

TAHRİK/ismet ÖZEL

Bırakın ince kavak seslerini şehrin içinde
paralar yaşlı kızların koynunda yatarken
bırakın köprülerin üstüne yağmur
ve basma perdelerden lânet bize.

Şaşılacak bir dünyada yaşamaktı; öğrendik
şimdi külçeler yüklüyüz şaşılacak bir biçimde
külçeler yüklüyüz ve çıkmak istiyoruz yokuşu
sokaklar gittikçe katı bizim adımlarımıza
peşimizde bütün bahçeleri boşaltan ter kokusu
yankımız soyunup sevap rahatlığı alınan yataklarda
yürek elbet acıyor esvap değiştirirken
bizden artık akması beklenilen kan da katı
kovulduk ölümün geniş resimlerinden...

devamı
İÇİMDEN ŞU ZALİM ŞÜPHEYİ KALDIR YA SEN GEL YA BENİ ORAYA ALDIR''

Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
kalmışsa birkaç ısrar ölümle yarışacak
onların yardımıyla dünyamıza acıdım.

Dünya. Çıplak omuzlar üstünde duran.
Herkes alışkın dölyatağı borsalarla ağulanmış bir dünyaya
Benimse dar
çünkü dargın havsalamın
gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
Önce kalbim lânete çarpa çarpa gümrah
sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
sakın Styks sularını heyulâsı sanmayın
er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz
öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
ne ellerin hırsla saban tutuşu
ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
yetmez karşılamaya...

devamı
KÖTÜ ŞİİRLER/İSMET ÖZEL

2.
Uçsuz bucaksız gözyaşları.
Dünyanın tımarlanmış ruhlara teslim edildiği günlere ait.

Uçsuz bucaksız gözyaşları.
Bir nehrin bir yüzyıla benzediği zamanlardan.
Yaşadıklarının hepsini göçmen kuşlara
bütün sevdiklerini
çocukların hepsine paylaştıran bir dostumun
gözlerini karartacak kadar
uçsuz bucaksız gözyaşları...

devamı
ESENLİK BİLDİRİSİ / İSMET ÖZEL

Bir şehrin urgan satilan çarşilari kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yagmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmiyorsa
o şehirden öcalmanin vakti gelmiş demektir

Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
gövdede gökyüzünü kişkirtan şiir sahtedir
gazeteler tutuklamiş dünya kelimesini
o dünyadan, o şiirden öcalmali demektir.
...................
devamı
Üç Frenk Havası / İsmet Özel

1. Capriccio Alum

Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için
çünkü mahvına sebeb nihayet bir sinektir
ama Fanya Kaplan
nasıl öldü diye sorarsak sanırım
işimiz fazlasıyla ciddileşir.

Bize ne başkasının ölümünden demeyiz
çünkü başka insanların ölümü
en gizli mesleğidir hepimizin
başka ölümler çeker bizi
ve bazen başkaları
ölümü çeker bizim için.

Ölümle şaka olmaz diyenler
kıyasıya yanıldılar bu çağda
Taksitle Alum diye bir roman yazıldı artık
Önce Öl/Sonra Öde denelmek suretiyle
aşılıp geçildi bu roman da...

devamı
KUŞUN ÖLÜMÜ/İSMET ÖZEL
Kuş damdan düşünce
sarışın bir yürüyüşüdür artık ölümün
bir yağmurdur açılan kuraklığa
bir yağmurdur kulübesi nisandan
ve onun ayaklarına dolanan o gökyüzü
kansız yüzleridir diri kuşların
kuş düşünce damdan...

Çarşamba, Mart 11, 2009

OF NOT BEİNG A JEW ŞİİRİNDEN/İSMET ÖZEL
İşte o zaman bildimdi
anladımdı o sıra
ne bir atlas kalır bende, ne ibrişim
bu çuha, bu sicim elden çıkarsa
acemiydim gitmem dedim sizin provalarınıza
bön ve berbat buluyorum yaldızlı yaz gecelerinizi
berbattır balkonda o güneşli sabahlar
biraz açılmak için açıldığınız kırların
aniden karşılaştığınız ırmakların
ürpertesi ahmakça
böndür beni belimden bölmeye kalkan enlem
benden iki bakışık parça
çıkarmaya çalışan boylam da berbat
ipekli libas giymem, altın takınmam
atımın eğerinde kaplan derisi yoktur
çehreme iyi baksalardı yırtılırdı
uykularının zarı...
devamı