
Cumartesi, Ağustos 09, 2008

Çarşamba, Haziran 11, 2008

Postmodern darbe İslami kaygıları olan kesimlerde önemli bir kırılmaya yol açmıştı. Beklenmedik bir anda tersyüz edilmenin, dışlanmanın, yok sayılmanın ortaya çıkardığı hayal kırıklığı. Bu hayal kırıklığının travmaya dönüşmesi etkinin ne kadar derin olduğunu gösterir. Her 'siyasi başarısızlık' gibi postmodern darbe de İslami kaygıları toplumsal ve siyasal platforma taşıma iddiasındaki kadroların bu zamana kadar takip edegeldikleri yolu, yöntemi hatta liderlerini sorgulamalarını da beraberinde getirdi... devamı
Pazar, Haziran 08, 2008


13 Haziran 2008, Cuma. Cemil Meriç'in vefatının 21. yıldönümü. Üsküdar Belediyesi, tarihî bir anma toplantısına ev sahipliği yapıyor. Toplantının başlığı şöyle: Üsküdarlı Bir Entelektüel: Cemil Meriç. Toplantı'nın yeri: Bağlarbaşı Kültür Merkezi. Zamanı: 20.00-23-00. Cemil Meriç bu toplantıda bugüne kadar hiç bilinmeyen, hiç tanınmayan taraflarıyla okurlarına tanıtılacak। Meselâ yüzü aşkın fotoğrafının yer aldığı bir fotoğraf sergisiyle. Bir kokteyl eşliğinde. Bu fotoğrafların çoğunun ilk kez gün ışığı görüyor olması ise, pek tabii ki bu serginin en önemli tarafı. Evet, ilk kez...devamı

Pazar, Mayıs 25, 2008

Mayıs ayının sonlarındayız ve Cahit ZARİFOĞLU'NUN vefat yıldönümü yaklaştı (7 haziran). Üstadı erken hatırlamak (ki hiç unutmuyoruz) ona yakışan bir tavır olsa gerek. Aşağıda bir kısmını yayımladığımız şiirlerini bu siteden okuyabilrsiniz. En çok etkilendiğimiz şiirlerini yayımlamayı uygun gördük; sitenin fiziksel olanakları bakımından tüm beğendiğimiz şiirlerini yayımlamamız zor görünüyor. Tadımlık bir kaç şiirle de olsa Üstadın hatırasını yad etmek okur olarak borcumuz. vesselam...

bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yagmur sıcağı gibi
öptüm sonsuz gidişinden. saçlarının seyriyle seni
yolları aşklara davul çalıp çağrılmış yalnızlarla dolduran
akreplerdir duygunun. karanlık ordulara güneşsiz sokulan
bunlar canlanınca ne ateş kirli taşlar ne böcek
şakakların sıcağında kuytu bir ses büzülüp ölecek...
devamı
OTAHI /
CAHİT ZARİFOĞLU
Yolcuya bekliyerek koşan kadın
en uzakta kalan adaya
kumsaldan başlayan yorgun ağaca
ve şehre alışan yola
otahının beklediği mantar
sarı kırdan sonra
parmaklarıyla sarı çimenden sonra
mor gök gelir güzeldir
bir tek göğsünü
göğsünün tekini ışıtır...
devamı

Yolcuya bekliyerek koşan kadın
en uzakta kalan adaya
kumsaldan başlayan yorgun ağaca
ve şehre alışan yola
otahının beklediği mantar
sarı kırdan sonra
parmaklarıyla sarı çimenden sonra
mor gök gelir güzeldir
bir tek göğsünü
göğsünün tekini ışıtır...
devamı

ÇOCUĞAN /Cahit ZARİFOĞLU
bu bir geç kalıştır.
akşam duruşlarında
alna vuran ürpertinin
direklere benzeyen düzenli
gizlenik adamında bir kadın
bir geç kalıştır
taş kapıdan ürkek bir güvercin
aşağı sokaklara uçuşan saçlarıyla
ilk akşam vuruşuna kadar
ardında gizlenir bütün seslerin
bu koşu büyür elbet...
devamı
bu bir geç kalıştır.
akşam duruşlarında
alna vuran ürpertinin
direklere benzeyen düzenli
gizlenik adamında bir kadın
bir geç kalıştır
taş kapıdan ürkek bir güvercin
aşağı sokaklara uçuşan saçlarıyla
ilk akşam vuruşuna kadar
ardında gizlenir bütün seslerin
bu koşu büyür elbet...
devamı
Perşembe, Mayıs 22, 2008

“şikâyet edemeyiz.
işimizden atmıyorlar bizi.
aç kaldığımız yok.
karnımız doyuyor.
otlar büyüyor,
büyüyor milli gelir,
tırnak uzuyor,
uzuyor tarih.
devamı
işimizden atmıyorlar bizi.
aç kaldığımız yok.
karnımız doyuyor.
otlar büyüyor,
büyüyor milli gelir,
tırnak uzuyor,
uzuyor tarih.
devamı

İtaki’ye doğru yola çıktığın zaman
yolunu uzatmaya bak
serüvenler, bilgilerle uzasın yolun.
Lestrigonlar’dan ve Kikloplar’dan
Azgın Poseidon’dan korkma.
Bunları görmiyeceksin zaten, düşüncen
soylu ise ve seçkin bir duygu
dolmuşsa ruhuna ve gövdene...
devamı
Pazartesi, Mayıs 05, 2008


Salı, Nisan 29, 2008

Sanırım artık Turgut UYAR’ın ”Yenilgi Günlüğü”nü yayınlamanın zamanı geldi. Çünkü bir gün her şeyin elimizden kayarak un ufak olduğu bir an gelir. Her şey bir anda uzaklaşır gözleri kanata kanata…ve yenilgi kabullenilir…
pazartesi
benim adımı bağışla
. . . . . . . . .
"sabah uyandırıldığında pazartesiydi
bunu iyice bildi, ağzı çirişli
yersiz, ürkek, yeni yaratılmış gibi
Çarşamba, Nisan 02, 2008

Sözün yalanını yalansızından ayıran parlaklığıdır. Söz ne denli parlak, ne denli göz kamaştırıcı, ne denli gösterişli ise, o denli yalandır.
Niçin?
Çünkü yalanın temelinde 'parlaklık', 'gösteriş' ve 'abartı' vardır. Başka bir ifadeyle gösteriş ve parlaklık yalanın özündedir. Gösterişli yalanlardan, süslü püslü lâflardan, parlak vaadlerden her söz edilişinde, aslında, sırf gerçeğe benzesin diye söze harcanan emeğin yoğunluğuna atıf yapılmış olur...
Salı, Nisan 01, 2008
KEMAL SAYAR İLE ROPÖrtaj/MURAT MENTEŞ
Aşk bir meydan savaşı mı?
Aşık olmak meydana çıkmaktır।Savaşmayı ve yaralanmayı göze almak. Sevgilinin kirpiklerini oka benzetenler ne güzel söylemiş...
Aşkta teslimiyet ve sahiplenme bir arada mı? Teslimiyet aşk için bir zirve noktası। Öte yanda aşk bir buluşma, bütünlenme halidir।Aşık maşukundan devamlı bir teselli ister, onun tarafından beslenmek, onaylanmak ister। Nihayet, sevdiğini ele geçirmek, kendini ona sonsuza dek yapıştırmak, onu kontrol etmek ve böylece onun aşkından emin olmak ister...
ropörtajıN devamı

Aşk bir meydan savaşı mı?
Aşık olmak meydana çıkmaktır।Savaşmayı ve yaralanmayı göze almak. Sevgilinin kirpiklerini oka benzetenler ne güzel söylemiş...
Aşkta teslimiyet ve sahiplenme bir arada mı? Teslimiyet aşk için bir zirve noktası। Öte yanda aşk bir buluşma, bütünlenme halidir।Aşık maşukundan devamlı bir teselli ister, onun tarafından beslenmek, onaylanmak ister। Nihayet, sevdiğini ele geçirmek, kendini ona sonsuza dek yapıştırmak, onu kontrol etmek ve böylece onun aşkından emin olmak ister...
ropörtajıN devamı
Cumartesi, Mart 08, 2008

*İnançlar hakikat düşmanları olarak yalanlardan daha tehlikelidir
*İnsan kahkahalarla güldüğü zaman, kabalığı ile tüm hayvanları geride bırakır.
*Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.
Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır... yazının devamı
*İnsan kahkahalarla güldüğü zaman, kabalığı ile tüm hayvanları geride bırakır.
*Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.
Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır... yazının devamı
Pazar, Ocak 20, 2008

YAVAŞÇA OLUYOR ELLERİME/TURGUT UYAR
Susuz bir aklık başlayınca aramızdan
yavaşça oluyor ellerime bulaşması,
bir eksiyle yüklü minüskül H harfinden
bir meydan çarpmasından,
beni hatırlamakların
Bunlar bizim kızlarımızdır
Kara güller önlerinde kara
saçları çılgınca ikiye ayrılmış,
- hiçbir şey eski açıklığında değil ki -
yavaşça oluyor ellerime bulaşması...
yavaşça oluyor ellerime bulaşması,
bir eksiyle yüklü minüskül H harfinden
bir meydan çarpmasından,
beni hatırlamakların
Bunlar bizim kızlarımızdır
Kara güller önlerinde kara
saçları çılgınca ikiye ayrılmış,
- hiçbir şey eski açıklığında değil ki -
yavaşça oluyor ellerime bulaşması...

özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir
özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir
suya giden bir adam mesela omzunu eğri tutsa
güneş, su ve adamın omzundaki eğrilik senindir
ayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın
kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir...
şiirin devamı
Cumartesi, Ocak 19, 2008

DÖVÜŞ KULÜBÜ en çok beğendiğim filmdir.Film yaşadığımız dünyayı,kaosu ve modern insanın açmazını ironik bir dille anlatıyor.Filmi izledikten sonra ‘modern dünya’da yaşayan ve kıvranan bir insan parçacığı olarak şöyle diyorsunuz; “işte söylemek istediğim ve yaşadığımız şey tam olarak bu…”Filmin kitabı türkçeye de çevrilmiş...“BANA BÜTÜN GÜCÜNLE VUR!!!”...

Entropi, Alm। Entropie (f), Fr। Entropie (f), İng. Entropy. Isı enerjisinin tamamının mekanik işe dönüştürülmesinin imkansız olduğunu ifade eden termodinamik büyüklük. İzole bir sistem içindeki düzensizlik derecesi.Entropi, termodinamik bir sistemin başka sistemlere iş şeklinde aktarabileceği enerji miktarını gösteren özelliği veya hal fonksiyonu olarak da tanımlanır...

ENTROPİYE DAİR/Oğuz ATAY
22 Haziran 1976
Eddington'u (The Nature of the Physical World) okuyorum. Yıllar önce
okumuş olduğum 'entropi' sorunu yine ilgimi çekti. Benjamin'in Kafka'yı
anlatırken, Eddington'un sözleriyle benzetme yapması ve entropi. Einstein'a göre milyarlarca yıl sonra evren bir ısı ölümüyle karşılaşacak -maksimum entropiye ulaşacak। Bize ne? denebilir...
22 Haziran 1976
Eddington'u (The Nature of the Physical World) okuyorum. Yıllar önce
okumuş olduğum 'entropi' sorunu yine ilgimi çekti. Benjamin'in Kafka'yı
anlatırken, Eddington'un sözleriyle benzetme yapması ve entropi. Einstein'a göre milyarlarca yıl sonra evren bir ısı ölümüyle karşılaşacak -maksimum entropiye ulaşacak। Bize ne? denebilir...
Salı, Ocak 15, 2008

Pazartesi ılık ve yağışsız başladı।Diplomasız diş hekimi Aurelio Escovar,her zamanki gibi ortalık ağarmadan kalktı ve saat altıda muayenehanesini açtı.Alçı kalıpları içinde duran takma dişleri camlı dolaptan çıkardı।Bir yığın araç gereci,sergi kurar gibi masanın üzerine Özenle yerleştirdi।Boynu altın kaplama bir düğmeyle iliklenmiş yakasız çizgili bir gömlekle askılı bir pantolon giymişti.Dik ve sıska bedeni ile sağırları andıran bakışları,işine hiç uymayan bir görünüş veriyordu ona...
öykünün devamı
Cumartesi, Ocak 12, 2008

BİLİRİM GÜCÜNÜ SÖZCÜKLERİN/Vladimir MAYAKOVSKI
Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben;
onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren,
başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan
tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman...
şiirin devamı
Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben;
onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren,
başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan
tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman...
şiirin devamı
SANTÉ HAPİSHANESİ’NDE
Guillaume APOLLINAIRE
V.
Saatler ağır ağır geçsin
Geçişi gibi bir cenazenin
Özleyeceksin ağladığın saati
Çok çabuk geçtiği için
Geçişi gibi tüm saatlerin
VI.
Kentin gürültüsünü dinliyorum
Ve ufku olmayan bir hükümlü gibi...
şiirin devamı
Guillaume APOLLINAIRE

Saatler ağır ağır geçsin
Geçişi gibi bir cenazenin
Özleyeceksin ağladığın saati
Çok çabuk geçtiği için
Geçişi gibi tüm saatlerin
VI.
Kentin gürültüsünü dinliyorum
Ve ufku olmayan bir hükümlü gibi...
şiirin devamı

Federico Garcia LORCA
Her akşam üzeri bir çocuk ölür,
her akşam üzeri Granada'da.
Her akşamüzeri yerleşir de su
dostlarıyla konuşur baş başa...
şiirin devamı

İşin Aslını Bilen Kim?..
Bize hitaben bilmediğimiz yabancı dilde yazılmış bir mektup elimize ulaştığında yapacağımız iş, o yabancı dili bilen ve orada neler yazdığını kendi dilimizde (veya bildiğimiz herhangi bir dilde) bize aktaracak birini arayıp bulmaktır। Böyle bir durumda işin aslını bilenin, her iki dili de anlama yeterliğini gösteren olduğunu ister istemez kabul ederiz...
Bize hitaben bilmediğimiz yabancı dilde yazılmış bir mektup elimize ulaştığında yapacağımız iş, o yabancı dili bilen ve orada neler yazdığını kendi dilimizde (veya bildiğimiz herhangi bir dilde) bize aktaracak birini arayıp bulmaktır। Böyle bir durumda işin aslını bilenin, her iki dili de anlama yeterliğini gösteren olduğunu ister istemez kabul ederiz...
Salı, Ocak 01, 2008
![]() Bu acıyı Cesar Vallejo olarak çekmiyorum। Şu anda ne sanatçı, ne bir insan, hatta ne de bir canlı varlık olarak acı çekmiyorum. Bu acıyı bir Katolik, bir Muhammedî yahut dinsiz olarak çekmiyorum. Yalnızca acı çekiyorum bugün. Adım Cesar Vallejo olmasaydı da çekecektim bu acıyı. Sanatçı olmasaydım, aynı acıyı duyacaktım yine... devamı |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)