Cumartesi, Ağustos 09, 2008

SESİM KISILIYOR, HÜZNÜME SAHIP ÇIK EY TALIB! /DÜCANE CÜNDİOĞLU -Yokluktan mı geliyoruz? Elbette। Elbette yok olduğumuz, hiç olduğumuz bir zamanı vardı(r) herbirimizin. Bütün kainatın.Olduğumuz ve olacağımız bir zamanın sahipleriyiz; var veya yok olduğumuz/olacağımız bir zamanın...Ne büyük bir muammadır varoluş toprağımızın 'ademiyet'le yoğrulması. Ademiyetle, yani hiçlik ve yokluk'la...devamı

Çarşamba, Haziran 11, 2008

Travma ya da özeleştiri / AKİF EMRE
Postmodern darbe İslami kaygıları olan kesimlerde önemli bir kırılmaya yol açmıştı. Beklenmedik bir anda tersyüz edilmenin, dışlanmanın, yok sayılmanın ortaya çıkardığı hayal kırıklığı. Bu hayal kırıklığının travmaya dönüşmesi etkinin ne kadar derin olduğunu gösterir. Her 'siyasi başarısızlık' gibi postmodern darbe de İslami kaygıları toplumsal ve siyasal platforma taşıma iddiasındaki kadroların bu zamana kadar takip edegeldikleri yolu, yöntemi hatta liderlerini sorgulamalarını da beraberinde getirdi... devamı

Pazar, Haziran 08, 2008

BEDİÜZZAMAN'IN HAYATININ WİLLİAM WALLACE KADAR SİNEMASAL KIYMETİ YOK MUDUR?ALİ MURAT GÜVEN -Eğer ki Avustralyalı yapımcı, yönetmen, senarist ve aktör Mel Gibson, 1990'ların başlarında William Wallace adlı bir yerel halk kahramanına fena hâlde kafayı takmasaydı; onun ibretlik hayat hikâyesini gösterişli bir üstün yapımla beyazperdeye uyarlama hayâlini giderek bir “fikr-i sabit”e dönüştürmeseydi; günümüzde bu yiğit İskoçyalının adını sadece yaşadığı topraklardaki tarihe meraklı bir kaç milyon ırkdaşı biliyor olacaktı। Hepsi hepsi o kadar...

CEMİL MERİÇ: İLK KEZ /DÜCANE CÜNDİOĞLU
13 Haziran 2008, Cuma. Cemil Meriç'in vefatının 21. yıldönümü. Üsküdar Belediyesi, tarihî bir anma toplantısına ev sahipliği yapıyor. Toplantının başlığı şöyle: Üsküdarlı Bir Entelektüel: Cemil Meriç. Toplantı'nın yeri: Bağlarbaşı Kültür Merkezi. Zamanı: 20.00-23-00. Cemil Meriç bu toplantıda bugüne kadar hiç bilinmeyen, hiç tanınmayan taraflarıyla okurlarına tanıtılacak। Meselâ yüzü aşkın fotoğrafının yer aldığı bir fotoğraf sergisiyle. Bir kokteyl eşliğinde. Bu fotoğrafların çoğunun ilk kez gün ışığı görüyor olması ise, pek tabii ki bu serginin en önemli tarafı. Evet, ilk kez...devamı

Ne hikmettir bilinmez, ben genç kuşağın yayınlanmış şiirlerinden çok yayınlanmamış şiirleriyle ilgilendim hep। Lütfen bu söylediklerimi ciddiye alın. Espiri olsun diye söylemedim. Kendim için de öyle çıkacak şiirlere bakıyorum. İleriye bir temenni, bir bekleyiş bu. Bunun dışında biraz önce genel olarak şiir okuyamadığımı söylemiştim. Gençlerin şiirleri içinde aynı şey söz konusu. Ama özellikle onlara dönük bir olay değil bu. Buna rağmen, size tuhaf gelecek, onların neler yazdıklarını da biliyorum...CAHİT ZARİFOĞLU

Pazar, Mayıs 25, 2008

"ORASI NERESİ BURASI BİR ADAM"/MUSAB KIRCA
Mayıs ayının sonlarındayız ve Cahit ZARİFOĞLU'NUN vefat yıldönümü yaklaştı (7 haziran). Üstadı erken hatırlamak (ki hiç unutmuyoruz) ona yakışan bir tavır olsa gerek. Aşağıda bir kısmını yayımladığımız şiirlerini bu siteden okuyabilrsiniz. En çok etkilendiğimiz şiirlerini yayımlamayı uygun gördük; sitenin fiziksel olanakları bakımından tüm beğendiğimiz şiirlerini yayımlamamız zor görünüyor. Tadımlık bir kaç şiirle de olsa Üstadın hatırasını yad etmek okur olarak borcumuz. vesselam...
ÇÖLDE GİZLİ BEZGİNLER /CAHİT ZARİFOĞLU
bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yagmur sıcağı gibi
öptüm sonsuz gidişinden. saçlarının seyriyle seni
yolları aşklara davul çalıp çağrılmış yalnızlarla dolduran
akreplerdir duygunun. karanlık ordulara güneşsiz sokulan
bunlar canlanınca ne ateş kirli taşlar ne böcek
şakakların sıcağında kuytu bir ses büzülüp ölecek...
devamı
OTAHI /CAHİT ZARİFOĞLU
Yolcuya bekliyerek koşan kadın
en uzakta kalan adaya
kumsaldan başlayan yorgun ağaca
ve şehre alışan yola
otahının beklediği mantar
sarı kırdan sonra
parmaklarıyla sarı çimenden sonra
mor gök gelir güzeldir
bir tek göğsünü
göğsünün tekini ışıtır...
devamı

ÇOCUĞAN /Cahit ZARİFOĞLU
bu bir geç kalıştır.
akşam duruşlarında
alna vuran ürpertinin
direklere benzeyen düzenli
gizlenik adamında bir kadın
bir geç kalıştır
taş kapıdan ürkek bir güvercin
aşağı sokaklara uçuşan saçlarıyla
ilk akşam vuruşuna kadar
ardında gizlenir bütün seslerin
bu koşu büyür elbet...
devamı

Perşembe, Mayıs 22, 2008

Hans Magnus Enzensberger
“şikâyet edemeyiz.
işimizden atmıyorlar bizi.
aç kaldığımız yok.
karnımız doyuyor.
otlar büyüyor,
büyüyor milli gelir,
tırnak uzuyor,
uzuyor tarih.

devamı
İTAKİ /Konstantin Kavafis
İtaki’ye doğru yola çıktığın zaman
yolunu uzatmaya bak
serüvenler, bilgilerle uzasın yolun.
Lestrigonlar’dan ve Kikloplar’dan
Azgın Poseidon’dan korkma.
Bunları görmiyeceksin zaten, düşüncen
soylu ise ve seçkin bir duygu
dolmuşsa ruhuna ve gövdene...
devamı
T.S. Eliot: İNSANIN UNUTMAYI SEÇTİĞİ
Tanrılardan pek anlamam: ama sanırım ırmak
Güçlü boz bir tanrıdır-somurtkan, elegeçmez ve serkeş,
Bir yere kadar sabırlı, sınırdır diye bilindi önceleri;
Yararlıydı bir ticaret yolu olarak, güven vermezdi...

Pazartesi, Mayıs 05, 2008

CEMİL MERİÇ’İN ‘BU ÜLKE’ SİNDEN -Kime yazıyorsun bu mektubu? Elinde hiçbir adres yok. Domuzlar kutsal kitaplarla beslenmez.-Mabetler her çağda ziyaretçisiz kalmış. Tefekkür Sina'sı metruk bir manastır. Kimin için yaratacaksın? İnsanlar ışığa, hayata, sonsuza düşman. Aydınlanmak için yan, aydınlatmak için değil.-Köleler ehramlarda yaşıyor. Istırap taş olmuş...devamı
TUTUNAMAYANLAR/OĞUZ ATAY "Allahım, onu neden yalnız bıraktın? Neden, yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? Neden, geçirdiği her dakikanın hesabını sordun, içini ezdin? Neden, korkuyu göğsünden çekip almadın? Neden, suçluluk duygusunu üzerinden atmasına yardım etmedin?....çıkarlarını düşünmeyenler unutulacaktır. her olayda bir kenara çekilenler gerçekten de bir kenarda kalacaklardır. yaptıkları işlerin gizli kalmasını isteyenler, bunda başarıya ulaşacaklardır. kimse, onların varlığıyla tedirgin olmayacaktır. bir gün öldükleri zaman, arkalarında küçük bir iz, bir anı, bir gözyaşı, bir eser bırakmadan yok olacaklardır..... devamı

Salı, Nisan 29, 2008

YENİLGİ GÜNLÜĞÜ/ TURGUT UYAR
Sanırım artık Turgut UYAR’ın ”Yenilgi Günlüğü”nü yayınlamanın zamanı geldi. Çünkü bir gün her şeyin elimizden kayarak un ufak olduğu bir an gelir. Her şey bir anda uzaklaşır gözleri kanata kanata…ve yenilgi kabullenilir…
pazartesi
benim adımı bağışla
. . . . . . . . .
"sabah uyandırıldığında pazartesiydi
bunu iyice bildi, ağzı çirişli
yersiz, ürkek, yeni yaratılmış gibi

Çarşamba, Nisan 02, 2008

YALAN'LA YALIN ARASINDAKİ FARK/DÜCANE CÜNDİOĞLU
Sözün yalanını yalansızından ayıran parlaklığıdır. Söz ne denli parlak, ne denli göz kamaştırıcı, ne denli gösterişli ise, o denli yalandır.
Niçin?
Çünkü yalanın temelinde 'parlaklık', 'gösteriş' ve 'abartı' vardır. Başka bir ifadeyle gösteriş ve parlaklık yalanın özündedir. Gösterişli yalanlardan, süslü püslü lâflardan, parlak vaadlerden her söz edilişinde, aslında, sırf gerçeğe benzesin diye söze harcanan emeğin yoğunluğuna atıf yapılmış olur...

Salı, Nisan 01, 2008

KEMAL SAYAR İLE ROPÖrtaj/MURAT MENTEŞ
Aşk bir meydan savaşı mı?
Aşık olmak meydana çıkmaktır।Savaşmayı ve yaralanmayı göze almak. Sevgilinin kirpiklerini oka benzetenler ne güzel söylemiş...

Aşkta teslimiyet ve sahiplenme bir arada mı? Teslimiyet aşk için bir zirve noktası। Öte yanda aşk bir buluşma, bütünlenme halidir।Aşık maşukundan devamlı bir teselli ister, onun tarafından beslenmek, onaylanmak ister। Nihayet, sevdiğini ele geçirmek, kendini ona sonsuza dek yapıştırmak, onu kontrol etmek ve böylece onun aşkından emin olmak ister...
ropörtajıN devamı

Cumartesi, Mart 08, 2008

FRİEDRİCH WİLHELM NİETZSCHE’NİN AFORİZMALARINDAN
*İnançlar hakikat düşmanları olarak yalanlardan daha tehlikelidir
*İnsan kahkahalarla güldüğü zaman, kabalığı ile tüm hayvanları geride bırakır.
*Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.
Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır... yazının devamı

Pazar, Ocak 20, 2008


YAVAŞÇA OLUYOR ELLERİME/TURGUT UYAR
Susuz bir aklık başlayınca aramızdan
yavaşça oluyor ellerime bulaşması,
bir eksiyle yüklü minüskül H harfinden
bir meydan çarpmasından,
beni hatırlamakların

Bunlar bizim kızlarımızdır
Kara güller önlerinde kara
saçları çılgınca ikiye ayrılmış,
- hiçbir şey eski açıklığında değil ki -
yavaşça oluyor ellerime bulaşması...
ÇOKLUK SENİNDİR/TURGUT UYAR
özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir
özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir

suya giden bir adam mesela omzunu eğri tutsa
güneş, su ve adamın omzundaki eğrilik senindir

ayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın
kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir...
şiirin devamı

Cumartesi, Ocak 19, 2008


DÖVÜŞ KULÜBÜ en çok beğendiğim filmdir.Film yaşadığımız dünyayı,kaosu ve modern insanın açmazını ironik bir dille anlatıyor.Filmi izledikten sonra ‘modern dünya’da yaşayan ve kıvranan bir insan parçacığı olarak şöyle diyorsunuz; “işte söylemek istediğim ve yaşadığımız şey tam olarak bu…”Filmin kitabı türkçeye de çevrilmiş...“BANA BÜTÜN GÜCÜNLE VUR!!!”...
ENTROPİ NEDİR?
Entropi, Alm। Entropie (f), Fr। Entropie (f), İng. Entropy. Isı enerjisinin tamamının mekanik işe dönüştürülmesinin imkansız olduğunu ifade eden termodinamik büyüklük. İzole bir sistem içindeki düzensizlik derecesi.Entropi, termodinamik bir sistemin başka sistemlere iş şeklinde aktarabileceği enerji miktarını gösteren özelliği veya hal fonksiyonu olarak da tanımlanır...

ENTROPİYE DAİR/Oğuz ATAY
22 Haziran 1976
Eddington'u (The Nature of the Physical World) okuyorum. Yıllar önce
okumuş olduğum 'entropi' sorunu yine ilgimi çekti. Benjamin'in Kafka'yı
anlatırken, Eddington'un sözleriyle benzetme yapması ve entropi. Einstein'a göre milyarlarca yıl sonra evren bir ısı ölümüyle karşılaşacak -maksimum entropiye ulaşacak। Bize ne? denebilir...

Salı, Ocak 15, 2008

O GÜNLERİN BİRİNDE/GABRIEL GARCIA MARQUEZ
Pazartesi ılık ve yağışsız başladı।Diplomasız diş hekimi Aurelio Escovar,her zamanki gibi ortalık ağarmadan kalktı ve saat altıda muayenehanesini açtı.Alçı kalıpları içinde duran takma dişleri camlı dolaptan çıkardı।Bir yığın araç gereci,sergi kurar gibi masanın üzerine Özenle yerleştirdi।Boynu altın kaplama bir düğmeyle iliklenmiş yakasız çizgili bir gömlekle askılı bir pantolon giymişti.Dik ve sıska bedeni ile sağırları andıran bakışları,işine hiç uymayan bir görünüş veriyordu ona...
öykünün devamı

Cumartesi, Ocak 12, 2008


BİLİRİM GÜCÜNÜ SÖZCÜKLERİN/Vladimir MAYAKOVSKI

Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben;
onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren,
başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan
tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman...

şiirin devamı
SANTÉ HAPİSHANESİ’NDE

Guillaume APOLLINAIRE

V.
Saatler ağır ağır geçsin
Geçişi gibi bir cenazenin

Özleyeceksin ağladığın saati
Çok çabuk geçtiği için
Geçişi gibi tüm saatlerin

VI.
Kentin gürültüsünü dinliyorum
Ve ufku olmayan bir hükümlü gibi...


şiirin devamı

KAPLAN/ WİLLİAM BLAKE

Kaplan! Kaplan! yanmakta ışıl ışıl
Karanlığın ormanlarında:
Hangi ölümsüz el ya da hangi ölümsüz göz
Yaratabilirdi senin heybetli simetrini?

Hangi uzak yarlarda ya da hangi uzak göklerde
Kurban edildi gözlerindeki ateş?...

ÖLÜ ÇOCUĞA GAZEL
Federico Garcia LORCA

Her akşam üzeri bir çocuk ölür,
her akşam üzeri Granada'da.
Her akşamüzeri yerleşir de su
dostlarıyla konuşur baş başa...

şiirin devamı

İşin Aslını Bilen Kim?..

Bize hitaben bilmediğimiz yabancı dilde yazılmış bir mektup elimize ulaştığında yapacağımız iş, o yabancı dili bilen ve orada neler yazdığını kendi dilimizde (veya bildiğimiz herhangi bir dilde) bize aktaracak birini arayıp bulmaktır। Böyle bir durumda işin aslını bilenin, her iki dili de anlama yeterliğini gösteren olduğunu ister istemez kabul ederiz...

Salı, Ocak 01, 2008

UMUTTAN SÖZ ETMEK İSTİYORUM / CESAR VALLEJO
Bu acıyı Cesar Vallejo olarak çekmiyorum। Şu anda ne sanatçı, ne bir insan, hatta ne de bir canlı varlık olarak acı çekmiyorum. Bu acıyı bir Katolik, bir Muhammedî yahut dinsiz olarak çekmiyorum. Yalnızca acı çekiyorum bugün. Adım Cesar Vallejo olmasaydı da çekecektim bu acıyı. Sanatçı olmasaydım, aynı acıyı duyacaktım yine...
devamı