Pazar, Ekim 25, 2009

KARAGÖZ’DEN DOKSANLARIN DOKUSU
Karagöz, 9. sayısında, doksanlarda yazmaya başlayan ve günümüz şiirine karakterini veren ve asıl olarak 2000’lerde etkili olmuş şairlerimizi dönemin meseleleriyle birlikte ele aldı. Fasıl yazılarını Hakan Şarkdemir, Evren Kuçlu, Murat Üstübal, Serkan Işın, Hayriye Ünal, Ali Emre, Yavuz Altınışık, Bülent Keçeli, Vural Kaya, Enes Özel, Osman Özbahçe ve Derya Önder yazdı.
Karagöz faslında hem doksanların şiire etkiyen dokusu, hem modern şiirimizin tarihten süzülüp gelen izi sürüldü. Doksanlı yıllarda şiire başlayan kuşak olabildiğince derli toplu bir değerlendirmeye tâbi tutuldu...devamı

Pazar, Ekim 04, 2009

NEDEN AŞK ACISI/İsmet ÖZEL
Yolu şaşmış aşk acısı sineme sığdı nezaketen
Yanmam tez günde geri gitse veda etmeden
Çok oyalandı ne tür kuytu buldu bende bilmem
Bir daha mı davet? Bir gün misafir etmem.

Olursa yuh olsun umurum!
Nice öğreneceği varsa öğreniversin öğrenen
Hayır efendim tınacak ben miyim beni
Lâ-yuhsâ çekiştirdiklerini
Neymiş nedir nolcak bana yakıştırdıkları...devamı

Cuma, Temmuz 17, 2009

YENİ ŞİİRDEN KONU KOMŞUYA KARAGÖZ 8
Günümüz şiirinin atan nabzı, çarpan kalbi Karagöz Serkan Işın, Hakan Şarkdemir, Emre Öztürk, Cem Kurtuluş, Yavuz Altınışık, Enes Özel, Bülent Keçeli, Musab Kırca, Evren Kuçlu, Hasan Değer, Vural Kaya ve Murat Üstübal’ın şiirleriyle başlıyor.

Karagöz, şiir yazmadan günümüz şiirinin gündemine yerleşmeye çalışanlara, Türkiye’nin adresini şaşıranlara karşı tavrını sürdürüyor. Bu sayıda ele aldığı Türklük ve şiir meselesiyle sizleri gene kanıksanmış dizgelerin dışına davet ediyor. Karagöz faslında Osman Özbahçe, Serkan Işın, Evren Kuçlu ve Yavuz Altınışık okuyucuyu şiirimizin mahiyeti üzerinde düşünmeye çağırıyor.

Karagöz’ün ara fasıl kitabında Enes Özel, Yavuz Altınışık’ın ilk kitabı Makyaj Hatası’nı yazdı, Temaşa bölümünde iki hikâye var: İlki kıymetli hikâyecimiz Yıldız Ramazanoğlu’na ait: “At Hikâyesi.” Bahadır Cüneyt’in Fernando Sorrentino’dan tercüme ettiği “Şemsiye Darbeleri” de zevkle okunuyor.

Bu sayının Suvare ve Matine’sinde; F. F. Coppola’nın Apocalypse Now’ını Yavuz Altınışık sizler için yazdı. Murat Üstübal, edebiyat ortamının fotoğrafını çekerken, Elif Şandan kitap kurdu, sanatsever ve edebi kediler üzerine yazdı. Samed Karagöz ve Erman Akçay’ın hazırladığı Kıraathane bölümü gene birbirinden ilginç kitap, dergi ve dizi yazılarıyla dolu. Hilmi Çakoğlu, günümüz dergiciliğinin en önemli sorunlarından birine, abonelik meselesine el attı: “Susmayın, Abonelik Hakkında Konuşun!”

www.karagozedebiyat.com

Pazartesi, Mart 23, 2009

SABAH ESKİMİŞLİĞİN/ FÜRUZAN
Sabah eskimişliğin buzulları burnuma dek geliyor.
Bilmem ne hanım geçen gün diyesiymiş ki, "Ayol onun kocası koskoca bir koca ki!"
Her kez sobaya kömür atmak gerekir, yoksa söner. Sobada eskimiş kışların külleri var, ama mangal külleri. İki yüz gram beyazpeynir, yarım ekmek, "Anneciğim kış helvası alabilir miyim?"
Çünkü yaz helvası da var, dondurulmuş tadı olan bir helva.
Kaç kişi yaz helvasını bilip de yemiş içimizde?
Zaten o çocuk tıpkı baba tarafı, anasına hiç çekmemiş, iyi de olmuş; anası dediğin ne ki, dikiş yok, nakış yok, ama ne kadar havası vardı. İlk tanışmada bu "hava"dan çokça söz edilmişti de, dik kafalı filan bulunmamıştı.
Sonraki tüm çabası da boşa gitti, ne de olsa ilk eğitilmişliğine sırtını dönememişti: "Mahalle kızı, ne demeli" diyecekleri sözü bulduklarında bir rahatladılar ki o kadar olur... devamı

Çarşamba, Mart 18, 2009

'BİR BULUT OLSAM’ DİZİSİNİN İHANETİ/ÖMER TURAN
Ülkemizde tarihî mekânlara maddi manevi herhangi bir özenin gösterilmediği aşikârdır. Durum öyle olunca bu tarih kokan yapıların korunması için bir çalışma yapılmamakla beraber bu tarihi mekânlara yapılan saldırılara da kayıtsız kalınması tarih bilincimizin sancılar içinde kıvrandığını göstermektedir. Başıboş bir şekilde ilgisizliğe terk edilen bu miraslarımız her geçen gün daha da çürüyerek geleceğin karanlık çukurlarında kaybolmaya namzettirler.
Son dönemlerde reklam arenasında bu tarihi mekânlarımız tanıtılarak turist çekilmeye çalışılsa da bu durum yine de tarihi miraslarımıza gereken önem verilmeyerek gelen turistlerin ilgisiz bakışlarında her geçen gün erimeye devam etmektedir. Reklam sahalarının bir diğer uzantısı, tarihi mekânları bulunan yerlerde çekilen diziler… devamı

Cumartesi, Mart 14, 2009

TAHRİK/ismet ÖZEL

Bırakın ince kavak seslerini şehrin içinde
paralar yaşlı kızların koynunda yatarken
bırakın köprülerin üstüne yağmur
ve basma perdelerden lânet bize.

Şaşılacak bir dünyada yaşamaktı; öğrendik
şimdi külçeler yüklüyüz şaşılacak bir biçimde
külçeler yüklüyüz ve çıkmak istiyoruz yokuşu
sokaklar gittikçe katı bizim adımlarımıza
peşimizde bütün bahçeleri boşaltan ter kokusu
yankımız soyunup sevap rahatlığı alınan yataklarda
yürek elbet acıyor esvap değiştirirken
bizden artık akması beklenilen kan da katı
kovulduk ölümün geniş resimlerinden...

devamı
İÇİMDEN ŞU ZALİM ŞÜPHEYİ KALDIR YA SEN GEL YA BENİ ORAYA ALDIR''

Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
kalmışsa birkaç ısrar ölümle yarışacak
onların yardımıyla dünyamıza acıdım.

Dünya. Çıplak omuzlar üstünde duran.
Herkes alışkın dölyatağı borsalarla ağulanmış bir dünyaya
Benimse dar
çünkü dargın havsalamın
gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
Önce kalbim lânete çarpa çarpa gümrah
sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
sakın Styks sularını heyulâsı sanmayın
er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz
öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
ne ellerin hırsla saban tutuşu
ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
yetmez karşılamaya...

devamı
KÖTÜ ŞİİRLER/İSMET ÖZEL

2.
Uçsuz bucaksız gözyaşları.
Dünyanın tımarlanmış ruhlara teslim edildiği günlere ait.

Uçsuz bucaksız gözyaşları.
Bir nehrin bir yüzyıla benzediği zamanlardan.
Yaşadıklarının hepsini göçmen kuşlara
bütün sevdiklerini
çocukların hepsine paylaştıran bir dostumun
gözlerini karartacak kadar
uçsuz bucaksız gözyaşları...

devamı
ESENLİK BİLDİRİSİ / İSMET ÖZEL

Bir şehrin urgan satilan çarşilari kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yagmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmiyorsa
o şehirden öcalmanin vakti gelmiş demektir

Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
gövdede gökyüzünü kişkirtan şiir sahtedir
gazeteler tutuklamiş dünya kelimesini
o dünyadan, o şiirden öcalmali demektir.
...................
devamı
Üç Frenk Havası / İsmet Özel

1. Capriccio Alum

Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için
çünkü mahvına sebeb nihayet bir sinektir
ama Fanya Kaplan
nasıl öldü diye sorarsak sanırım
işimiz fazlasıyla ciddileşir.

Bize ne başkasının ölümünden demeyiz
çünkü başka insanların ölümü
en gizli mesleğidir hepimizin
başka ölümler çeker bizi
ve bazen başkaları
ölümü çeker bizim için.

Ölümle şaka olmaz diyenler
kıyasıya yanıldılar bu çağda
Taksitle Alum diye bir roman yazıldı artık
Önce Öl/Sonra Öde denelmek suretiyle
aşılıp geçildi bu roman da...

devamı
KUŞUN ÖLÜMÜ/İSMET ÖZEL
Kuş damdan düşünce
sarışın bir yürüyüşüdür artık ölümün
bir yağmurdur açılan kuraklığa
bir yağmurdur kulübesi nisandan
ve onun ayaklarına dolanan o gökyüzü
kansız yüzleridir diri kuşların
kuş düşünce damdan...

Çarşamba, Mart 11, 2009

OF NOT BEİNG A JEW ŞİİRİNDEN/İSMET ÖZEL
İşte o zaman bildimdi
anladımdı o sıra
ne bir atlas kalır bende, ne ibrişim
bu çuha, bu sicim elden çıkarsa
acemiydim gitmem dedim sizin provalarınıza
bön ve berbat buluyorum yaldızlı yaz gecelerinizi
berbattır balkonda o güneşli sabahlar
biraz açılmak için açıldığınız kırların
aniden karşılaştığınız ırmakların
ürpertesi ahmakça
böndür beni belimden bölmeye kalkan enlem
benden iki bakışık parça
çıkarmaya çalışan boylam da berbat
ipekli libas giymem, altın takınmam
atımın eğerinde kaplan derisi yoktur
çehreme iyi baksalardı yırtılırdı
uykularının zarı...
devamı

Pazar, Mart 08, 2009

YAŞAMAK UMRUMDADIR

Sabah şairin üstüne saldırıyor
yaşamaktan bir güneşle kaplanıyor onun kalbi
onun kalbi topraktan sıyrılıyor

aşk dahi sıyrılıyor topraktan
gözlerini tanıyorsunuz: çaylak sürüleri
beyni: aç kuşlardan bir ambar.
Bir kıyısına ilişmiyor dünyanın
Allah’ın ve devletin dibinde insanlar
onu barutla karıştırıyor
ve zerdali çiçekleriyle.
Ahali kapısını taşlıyor onun
onun için develer kesiyor halk
aşka ve kavgaya aydınlık getiren kalbi
topraktan sıyrılıyor.

devamı

Cuma, Mart 06, 2009

ÖLÜM KERE ÖLÜM ÖLÜM KARE/ İSMET ÖZEL
İsa Golgota'ya çıkarken tökezlemeden önce
Önü sıra sendeleyip ayağı burkulan bendim
Yar idim dulda saydı beni açmak isteyen gonca
Dert oldum Hira'ya beni teskine geldi Efendim

İlk ben üşüdüm sonradır Tur-i Sina'daki sağnak
Dağa çıktım kurdu geberttim beni korkuttu keme
Çalmadığım kapı kalmadı can evimden taşarak
Duyan olmadı avazım ki desin Hallaç kekeme...

Cumartesi, Şubat 07, 2009

KAR-TEZER ÖZLÜ
-Esin'e- Akşam çok uzun süreden sonra gelmişti. Aynı akşamın gecesi çok derin, karanlık, olağanüstü karanlık oldu. Bir ara ağaçlar altında yürüdüğümüzü hatırlıyorum. Sonra suya atladılar yanımdakiler. Belki ben bunun için döndüm eve. Bilmiyorum. Hatırlamıyorum. Evde her gün üzerinde oturduğum bir koltuk var. Camdan düzensiz bir duvar, bir ayva ağacı, toprak birikintileri ve kurumuş otlara bakıyorum. Gece bile olsa görür gibiyim onları. Çünkü bu evi ve bahçesini çok iyi tanıyorum...

Salı, Ocak 27, 2009

EĞİTİM, TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ TEKNOLOJİSİDİR/MUSAB KIRCA
Davranışlarımız; düşüncelerimizi dayandırdığımız temel-kurucu-felsefi değerler sisteminden beslenir. Bir davranışı yapmadan önce o davranışın düşüncesi oluşur. Bu bir döngüdür; önce düşünce sonra eylem. Düşünce oluştuktan sonra davranışın doğmasına ihtiyaç duyulan gerekli adımlardan biri atılmıştır denebilir. Bir davranış, kendisini harekete geçirecek düşünce oluştuktan sonra eyleme geçmek için bir fırsat kollar. Bu nedenle düşünceler konuşmaların ve davranışların temelini oluşturur… devamı

Pazar, Ocak 18, 2009

WALDO SEN NEDEN BURADA DEĞİLSİN?


ALIN YAZISI SAATİ/SEZAİ KARAKOÇ
Bütün dünya mahkûm gibi
Yalnız sen hürsün sabah yıldızı
Bizim zincirle bağlı her yanımız kolumuz kanadımız
Yalnız sen özgürsün sabah yıldızı
Güneş bile lekelenmiş
Yerden yükselen dumanlarla
Ay paslanmış
Geceden sisler ve puslarla
Yalnız sen saf lekesiz ve mâsum
Yalnız sen tertemiz
Gecenin eremediği
Gündüzden önce ulaşan
Kendi gönül sırrna ...devamı