
Cuma, Kasım 12, 2010
Pazartesi, Haziran 07, 2010

Başına birbuçuk metre mesafeden dört kurşun sıkılan 19 yaşındaki Furkan'ın ve diğer sekiz şehidimizin cesetlerine tükürürcesine İsrail'i haklı çıkarmaya çalışanlar var. İsrail gemiye müdahale edeceğini önceden söylemiş, buna rağmen Gazze'ye gitmekte ısrar edenlerin kendileri kaşınmış, zaten yardım da insani yardım değil İslami yardımmış, bunların alayı HAMAS'çı ve Hizbullah'çıymış, hükümet de onları durdurmadığı için suçluymuş, falan filan.
Yahu, Mavi Marmara gemisi İsrail'in Gazze'ye uyguladığı gayri insani, gayri ahlaki, gayri meşru ve de illegal ablukaya karşı bir vicdan ayaklanmasını temsil ediyor. Bu ayaklanmayı kanla bastırmaya çalışan İsrail'i anlayışla karşılamak nasıl bir vicdansızlıktır?
Mavi Marmara'ya çamur atan vicdansızlar hakperestlikten, dava adamlığından, yiğitlikten, asaletten hiç anlamıyorlar diyelim. Uluslararası hukuktan da mı anlamıyorlar?
Birleşmiş Milletler'in 1860 sayılı kararına göre Gazze ablukası illegaldir ve kaldırılması gerekir... Gazze'nin ve Gazze sahilinin İsrail'e ait olduğuna dair hiçbir hukuki düzenleme yok... Uluslararası sulardan geçip Gazze'ye insani yardım ulaştırmak isteyen bir gemiye müdahale etmek uluslararası hukuka göre korsanlıktır... Kaldı ki, Mavi Marmara gemisi Gazze açıklarında değil, İsrail karasuları olarak kabul edilen sularda da değil, uluslararası sularda saldırıya uğradı; Gazze'ye yaklaşık 80 mil mesafede!... Bir an için Gazze'nin İsrail toprağı olduğunu farz edelim (haşa); İsrailliler uluslararası hukuktaki 12 mil kuralını buruşturup çöpe attıkları gibi, kendi ilan ettikleri 60 mile varmamızı bile beklemediler saldırmak için... Hukuktan bahsediyorlar; o bölgede gerçekten hakları olduğunu farz etsek bile (haşa), gerçekleşmemiş bir fiil hukukun konusu olamaz; Mavi Marmara onların sınır olarak ilan ettiği yere geldiğinde durabilir veya burnunu Mısır sularına çevirebilirdi... Nitekim saldırı başladıktan hemen sonra gemimiz Mısır'a yöneldi (o zaman kan akmamıştı henüz), ama saldırı durmadı ve korsanlar 9 arkadaşımızı hunharca katlettiler... Hadise budur. Hakikat budur. Bu hakikati örtmeye çalışmak alçaklıktır...
Pazar, Haziran 06, 2010
Salı, Mayıs 04, 2010

11. sayının şairleri Serkan Işın, Cem Kurtuluş, Vural Kaya, Emre Öztürk, Yavuz Altınışık, Evren Kuçlu, İdris Ekinci, Enes Özel, Musab Kırca, Özgür Balaban, Mustafa Celep, Atakan Yavuz, Bülent Keçeli ve Hakan Şarkdemir. Her zamanki gibi: Şiir konuşur!
Okuyucunun kulağına “Karagöz’de yer almak” ve “Karagöz olmak” hakkında fısıldayan Serkan Işın, Karagöz’ün yayın hayatını ve dergiciliğin kimyasını anlamaya çalışıyor. Işın’a göre “Karagöz olmak” dergilerin ve şairlerin kendi iddialarının gerisinde kalmamalarını sağlayacak gözü pek bir durum: “Karagöz Neden Çıkıyor? Siz Neden Burada Olmayabilirsiniz?”
Cuma, Şubat 12, 2010

Posmo Versus Modo başlıklı Karagöz 10’da modernizmle postmodernizm arasındaki ilişki, gerilim üzerinden Türk şiiri yakın okumaya tâbi tutuluyor. Hakan Şarkdemir, okuru, şiirin moderne giden yolunda yanından bir türlü eksik edemediği üç hayaleti ile konuşturuyor: Akıl, ritm ve imge. Günümüz şiirini tartmaya yetmeyen bu üç ölçünün birbirlerini dışlamadan çalışabildiği yeni bir yapı, heteropoetika önerisinde bulunuyor...devamı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)